Stres olgusunu irdelediğimiz zaman, insanın çevresine göre şekillenen ve değişim gösteren bir süreç olduğunu görmekteyiz. Stres ile karşılaşılan her yeni durumda ruhsal ve fiziksel sınırların zorlanması sonucunda ortaya tepkiler çıkar. Tepkiler kimi zaman çevreye uyum sağlamakta sorunları beraberinde getirmektedir. Organizmanın ortaya çıkan yeni duruma uyum sağlamak için gösterdiği tepkilere stres tepkisi denmektedir.
Burada stresör kavramını da ele alıp, irdelememiz yerinde olacaktır Kişide strese neden olan etkenler, yani stres faktörleri stresör olarak adlandırılır. Kişi herhangi bir stresör ile karşılaştığında buna bir yanıt vermek zorundadır. Kimi zaman stresör bireylerin hoşuna gitmektedir ancak çoğu zaman stresörler bireylerin hoşuna girmemektedir. Selye bu durumu “General Adaptation Syndrome (Genel Adaptasyon Sendromu)” olarak açıklar. İnsanların strese verdiği tepkiler, yaşamı tehdit eden durumlar ile baş etmek için biyolojik mekanizma sağlama biçimidir.
İnsanlar, adrenalin ve birtakım stres ile ilişkili hormon salgılar. Bu hormonlar sayesinde stres veren durumdan kaçmak ya da mücadele etmek kolaylaşır. Kaçmak veya mücadele etme durumuna “savaş ya da kaç” da diyebiliriz. Kaçışla ilgili salgılanan hormon, adrenalin hormonudur. Noradrenalin hormonu ise stres verici durum ile savaşmak ile alakalıdır.
Stresin zihinsel süreçlerini irdelediğimizde de; Duygular beynin amigdala adı verilen bölgesinde başlamaktadır. Amigdala, tehdit durumlarını tanımlamaktan sorumlu olan ve tehdit esnasında sinyal gönderen beyin bölgesidir. Sık sık tepki verilecek olası tehditler hakkında uyarı sinyalleri gönderilmesinde temel rol oynamaktadır. Yani önce harekete geçmek ve daha sonra düşünmek benzeri bir durum olarak görülmektedir. Davranışların sonuçlarını dikkate almak için yeterli bir zamanın olmadığı anlamına da gelir. Stres esnasında kaslar gerilmektedir, katekolamin olarak bilinen nörotransmitterler serbest bırakılmaktadır. Bir kaç dakika içerisinde ortaya çıkan enerji sarsıntısı nedeni ile vücut bir dizi stres ile ilişkili hormon salgılamaya başlamaktadır. Ardından devreye giren koruyucu savunma sistemi
