Egzersiz Davranış Kuram ve Modelleri
1. Davranış
Davranış, psikoloji literatürüne göre canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri, bilişsel alandai duyuşsal alanda ve psikomotor alanda gösterdikleri tepkileri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bilişsel alan, duyuşsal alan ve psikomotor alan boyutları birbirleri ile etkileşim halinde olup bunun sonucunda davranışlar ortaya çıkar. Davranış, cansız varlıklar için söz konusu değildir.
Davranış, canlıların çevre ile etkileşim ve çevre ile uyum mekanizmalarının tamamını içerir. Evrimsel teoriye göre de çevreye en iyi uyumu gösteren canlıların hayatta kalma olasılıkları diğer canlılara göre daha yüksektir. Bununla birlikte davranış bileşenleri; nöroloji, antropoloji ve sosyolojinin konusudur.
Gelişmiş canlılarda iç ve dış uyaranlardan aldıkları uyarıcılara karşı gösterdikleri tepki, sinir ve hormon sistemi tarafından yönetilir. Bu tepkileri yöneten sisteme de homeostazi denir.
- Doğal Davranış
a) İçgüdüsel Davranış
İçgüdü, organizmanın türüne özgü davranışlara sürükleyen bir mekanizmadır. İçgüdü karmaşık bir yapıya sahip olup seri davranışlar bütünü olarak tanımlanabilir. İçgüdüsel davranışlar türün kendine özgüdür. İçgüdüye örnek verecek olursak, bazı canlıların ağ örmesi bazı canlıların mevsimlere bağlı olarak göç etmesinden bahsedebiliriz.
b) Refleks
Canlılarda bir etki sonucunda aniden oluşan ve değişmez tepkilere refleks adı verilir. Sinir sistemine sahip bütün canlılarda refleksler oluşur. Reflekslerde uyarı beyne ulaşmadan tepki verilir.
Bazı refleksler doğuştan edinilir. Doğuştan edinilen refleksler değişmez, sonradan kazanılamaz ve türün bütün bireylerinde aynı refleksi gözlemlemek mümkündür. Ancak bir etkileşim sonucunda canlı yeni davranış biçimi edindiği refleksler de vardır. Bunlar, izleme yoluyla öğrenme, şartlanma sonucu öğrenme ve deneme yanılma yoluyla öğrenmedir. Sonradan öğrenilen refleksler, bireyden bireye farklılık göstermektedir.
Refleks konusuna değinmişken kaba motor ve ince motor becerileri de oldukça önemlidir. Refleksler oluşurken yürümek, dengede durmak gibi işleri yerine getirirken büyük kas gruplarını kullanmak gerekir. İnce motor becerilerine baktığımızda ise, piyanı çalmak, yazı yazmak gibi küçük kas kullanım gerektiren işleri yaparken ince motor becerilerine sahip olunmalıdır.
2.1 Fiziksel Aktivite ve Egzersiz
Fiziksel aktivite “her günkü işlevler sırasında iskelet kasları yoluyla meydana gelen istemli hareketlerin toplamı” olarak değerlendirilebilir (264, Toad Makalesi Alıntı). Fiziksel aktiviteler, iskelet kasları ile yapılan enerji harcanan vücut hareketlerinin tamamıdır. Türkiye toplumunda ise egzersiz davranışı, spor ve fiziksel hareket kavramları eş değer anlamlarda algılanmakta olup her bir kavram literatürde farklı şekilde tanımlanmaktadır.
Egzersiz; bir plan dahilinde yapılandırılmış, fiziksel kondisyona ulaşmak ve geliştirmek/ sürdürebilmek amacıyla tekrar edilmesi gereken bir aktivite olup fiziksel etkinliğin alt kümesi olarak ele alınır.
Orta Şiddette Fiziksel Aktivite; nefes alma hızında ve nabızda biraz hissedebilecek derecede artışa neden olan aktivitelerdir. Orta şiddette fiziksel aktivite yapan kişi, fiziksel aktivite yaptığında konuşabilecek durumda olabilir ancak şarkı söyleyecek durumda olmaz. Orta şiddette fiziksel aktiviteye örnek olarak tempolu yürüyüşler ve bisiklet sürmek verilebilir.
Yüksek Şiddette Fiziksel Aktivite; insanı nefes nefese bırakan aktivitelerdir. Hızlı tempo bisiklet sürmek, spor antremanları örnek olarak verilebilir.
2.2 Fiziksel Aktivite, Egzersiz ve Sağlık Arasındaki İlişki
Düzenli fiziksel egzersizin yararları üzerine yapılan araştırmalar literatürde 1950’li yılların başından itibaren yer almaya başlamış ve bu dönemde yapılan çalışmalarda fiziksel egzersizin sağlığı geliştirme ve hastalıkları önlemede yararlı bir davranış biçimi olduğu vurgulanmıştır (321).
1978’de Amerikan Spor Hekimliği Koleji; egzersiz yapmak isteyenler için bir rehber yayınlamıştır. Bu rehbere göre egzersizin haftada 3-5 kez, 15-60 dakika süre ile kalp hızını %60-90 oranında arttırmasının sağlığı geliştirdiği vurgulanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise sağlıklı bir yaşam için düzenli ve orta yoğunlukta fiziksel aktivitenin, haftada en az 5 gün, tercihen her gün 30 dakikalık fiziksel hareket ile sağlanabileceğini bildirmiştir (321)
3.1 Egzersiz Davranış Modelleri
Fiziksel aktivitenin sağlığa birçok faydası olmasına karşın insanların büyük bir kısmı yaşamlarında egzersiz yapmaya motive değildir. Bilginin davranış üzerinde etkisi olmadığı bu alanda açıkça görülmektedir. Bu nedenden dolayı literatürde egzersiz davranışıyla ilgili birçok araştırma yapılmıştır.
İnsanların davranışlarının değişiminde ve geliştirmesinde, o davranışa karşı sergilediği tutum, davranışı sürdürmeye karşı olan niyeti ve davranışı hayata geçirmede algıladığı zorluk derecesi gibi psikolojik etmenler egzersiz davranışının birey hayatındaki yerini anlamamıza yardımcı olur.
Egzersiz davranışları ile ilgili ortaya konan modeller, inanç tutum temelinde olan modeller, yeterlilik temelli modeller, kontrol temelli, aşama temelli modeller olarak sınıflandırılabilir. Bunun yanında da birden fazla temeli konu eden modeller de incelemeye değerdir.
3.1.1 Sağlık İnancı Modeli
Kurt Lewin tarafından 1950 yılında geliştirilen hastalıktan korunma ve hastalıkları tarama programlarına yetersiz katılımı açıklamak amacıyla geliştirilmiş olup, güdüleme ile davranışı beklenti ve değer yaklaşımı ile ele alan bir model olmuştur.
Sağlık İnancı Modelinde, bireyler egzersiz yaptıklarında neyin olup olmayacağının beklentisi ile birlikte, hareketlerinin sonucundaki sonuçların kişi içn ne kadar değerli olacağı, egzersiz davranışı üzerinde etkilidir. Sağlık İnancı Modelinde kişi, egzersiz davraşının gelecekte oluşacak hastalıkların önlenebileceği inancı, beklentiyi oluşturmaktadır. İnsanların egzersiz davranışına gösterdiği tepkiler ve davranışı sergileyecek kişinin değer yargıları da bu kuramın değerler kısmını oluşturmaktadır.
Sağlık İnanç Modeli, bireylerin sağlık davranışlarının inanç, değer ve tutumlarından etkileneceğini savunmaktadır. Sorun olarak görülen bu inanç ve tutumlar saptanırsa, verilecek sağlık eğitimi ya da uygulanacak tedavi yöntemleri o kişiye daha uygun olarak belirlenebilecektir (Öz, 2004, akt. Gözüm, Çapık, 2014)
Modele göre insanlar sağlık motivasyonu bilgisine sahip sahipse, kendilerini savunmasız olarak görüyorlarsa, içinde bulundukları durumu tehdit edici algılıyorlarsa, egzersiz davranışının etkisine inanıyorsa, hareket etmekte zorluk yaşıyorlar ise, egzersiz davranışını istediği varsayılmaktadır.
3.1.2 Planlı Davranış Teorisi
Planlı davranış teorisine göre, insanlar davranışlarının sonuçları üzerine önceden düşünüp sonuca erişebilmek amacıyla karar alıp uygularlar. Kısaca davranış niyet sonucunda oluşur. Planlı Davranış Teorisine göre davranışları belirleyen etken niyetlerdir.
Planlı Davranış Teorisine göre davranışları belirleyen faktörler bulummaktadır. Bu davranışlar da belirli sebeplerden kaynaklanmış olup planlanmış şekilde ortaya çıkar. Teorinin anlaşılabilmesi için davranışa etki eden faktörlerden bahsetmemiz gerekir. Bu faktörleri açıklayacak olursak;
a) Niyet; bir kişinin bir davranışı göstermesi için harcadığı çabanın derecesini gösteren faktördür. Davranış, miyet ve algılanan davranış kontrolü tarafından yönetilmektedir. Bir kişinin davranışını etkileyen en önemli durum, “Davranışa Yönelik Amaç”’ın kuvvetidir. Davranışa yönelik amaç ne kadar kuvvetlenirse, davranışın gösterilme olasılığı da yükselir. Niyet ne kadar kuvvetli olursa davranışın ortaya çıkması ve sürdürülebilmesi de o kadar kuvvetli olur.
b) Davranışa Yönelik Tutum; kişi, davranışı göstermesinin sonucunda ortaya çıkacak pozitif ve negatif sonuçların ön değerlendirmesini yapar. Tutum, davranışa yönelik kişinin sahip olduğu iançlar tarafından belirlenir. Davranışa yönelik kişinin tutumu ne kadar olumlu olursa davranışın gösterilme olasılığı o kadar artar.
c) Özel Norm; kişilerin dış çevreden ne kadar onay alabileceğine karşı olan inancıdır. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, değer verdiği insanların, davranışına karşı göstereceği tepkilerin bireyin davranışına karşı sağladığı motivasyon üzerindeki etkisidir.
d) Algılanan Davranış Kontrolü; kişinin davranışı göstereceği esnada ne kadar zorlanacağına karşı olan inancıdır. Kişinin önceki tecrübeleri ve engellerle karşılaşmayacağına olan inancı ne kadar yüksekse, davranışı yerine getirme niyeti de yükselir. Algılanan Davranış Kontrolü, egzersiz davranışı üzerine etkisi olan bir kavram olup şu şekilde açıklanabilir; kişi, davranış üzerine ne kadar kontrol algısı yüksekse bir o kadar da deneme yaparak gayretini sergiler ve davranışlar üzerinde engel oluşturacak etmenleri ortadan kaldırmak için kendisini güçlendirebilir.
Planlı Davranış Teorisi’nin inançlar bölümü, davranışsal, normatif ve kontrol inançlarından oluşur. İnançlar, davranışa yönelik tutumu, özel normları ve algılanan davranış kontrolünü şekillendirir. Davranışsal inançlar; bireylerin gerçekleştirilecek davranışa karşı olumlu ya da olumsuz tutumlarını içeren inançlardır. Normatif inançlar; bireyin içinde bulunduğu toplumun normlarının davranış üzerindeki etkileridir. Normatif davranışları ele alacak olursak toplumun davranışa karşı “İnsanlar bana ne der?” ve benzeri sorulara karşı olan sosyal baskıları ifade eder. Kontrol inançları; davranışların kişi tarafından ne derecede kontrol edilebilir olduğu yönündeki algısıdır.
3.1.3 Sosyal Bilişsel Teori
Öz yeterlik kavramı ilk olarak Bandura (1997) tarafından sosyal öğrenme kuramında ifade edilmiştir (Yaman, 2016, akt. Arseven, 2016). Öz yeterlik, kişinin var olan mevcut durumu yönetme ve düzenleme yetenekleriyle ilgili kendisine olan inançlarıdır (Arseven, 2016). Öz yeterlik, bireyin yaptığı işte başarıya ulaşmada ki inançlarını araştırır (Karaarslan ve Sungur, 2011, akt. Arseven, 2016)
Kişinin kendi yaptığı davranışta yeterli hissetmesi durumunda, davranışı tekrarlamasında güdülenmeye sahip olur. Kurama göre davranışı gösterme becerisini ilgilendiren inançlar etkililik, davranışın oluşturacağı sonuca ilişkin inançlar da sonuç inancı ile ilgilidir. Örneğin, kişi haftanın 4 günü ağırlık çalışmasına yönelik inancı etkililik beklentisiyken, aktivite sonucunda da vücut kaslarını geliştirme inancı da sonuç beklentisidir.
3.1.4 Kuramlar Üstü Model
Prochaska ve Diclemente tarafından 1983 yılında geliştirilen kurama göre kişinin davranışının değilmesinin ilerleyişini dinamik süreçte ele alan ve süreç esnasında kişiyi davranış değişikliğine yöneltirken, bilişsel ve davranışsal süreçlerinin tanımlarını ortaya koyan modeldir. Bu kuram geliştiren psikologlar tarafından psikoanalitik, davranış bilimleri ve humanistik gibi alanlardan kaynak alınarak ortaya koyulması, kurama ismini vermiştir.
Kuramlar Üstü Model’e göre kişilerin davranış değişikliğini istemeleri durumunda, bu değişimi yerine getirmeleri konusunda bireye yardım etme ve değişim sürecini kavrama üzerine odaklanır ve değişimi aşamalı, devamlı ve dinamik bir yapı olarak tanımlar. Bireylerin sorunlu eski davranışlardan (örneğin; sigara içme, aşırı yemek yeme, egzersiz yapmama.) yeni davranışlara (sigarayı bırakma, gereksinim ölçüsünde yeme, egzersiz yapma.) doğrudan gitmediğini, aşamalar dizisi içinde ilerlediğini savunurlar. (Ersöz, 2011, s.28)
Kuramda davranışın ortaya çıkmasında değişim aşamaları vardır. Bun aşamalar; Eğilim Öncesi, Eğilim, Hazırlık, Hareket ve Devamlılıktır. Eğilim Öncesi aşamasında bireyin davranışı yapmadığı ve yakın bir gelecekte de yapmayı düşünmediği aşamadır. Örneğin kişinin egzersiz yapmadığını söylemesi ve başlamayı da düşünmediğini söylediği an eğilim öncesi aşamadır. Eğilim aşamasında ise bireyin yakın bir gelecekte davranışı gerçekleştirmeyi düşündüğü zamandır. Hazırlık aşamasında ise kişi davranışı gerçekleştirmeye önünde bulunan kısa zaman içerisinde davranışı düzenli hale sokmayı düşündüğü aşamadır. Hareket aşamasında ise bireyin yakın bir geçmişte (6 ay) yapmaya başladığı aşamadır. Devamlılık aşamasında da birey altı aydan uzun süre boyunca davranışı devam ettirdiği aşamadır.
3.1.5 Bilişsel Değerlendirme Kuramı
Bilişsel Değerlendirme Kuramı, özerklik, yeterlilik ve bağlılık duygularını tecrübe etmelerini sağlayan aktiviteler içsel güdülenmeyi mümkün hale getirir. İçsel güdülenme eğilimi her kişide kalıtsal olarak bulunmakta olup içsel güdülenmeyi artıran veya azaltan koşullar da bulunmaktadır. Kısaca içsel güdülenme bireyin içinde bulunduğu koşulların izin verdiği ölçüde gerçekleşir.
Birey, davranışta bulunurken çevresinden aldığı geribildirimler ve ödüller davranışı sürdürebilmesi açısından etkidir. Geribildirimler ve ödüller, kişinin yeterlilik duygusunu artırırken içsel güdülenmesini de olumlu yönde etkilemektedir.
3.1.6 Organizmik Bütünleşme Kuramı
Organizmik Bütünleşme Kuramı, dışsal güdülenmenin varlığına ve gelişimine odaklanan bir kuram olup, dışsal güdülenme çeşitlerinin işlevlerini ele alır. Organizmik bütünleşme kuramı dışsal olarak güdülenen davranışlara eşlik eden içselleştirmelerin derecelerini anlatır ve davranışı düzenleyen dışsal güdülenmenin oldukça kontrollü bir süreçle hür iradeye dayanarak kabul edilen bir süreç arasında değişiklik gösterdiğini iddia eder. (Ersöz, 2011 s.54)
Organizmik Bütünleşme Kuramı’nın temel sorusu, içsel olarak güdülenemeyen kişilerin güdülenmeyi nasıl edindiği, güdülenmeyi nasıl sürdürdüğü ve davranışsal özelliklerinin ne olduğudur. Kişinin hayatındaki önemli kişiler (anne-baba, öğretmen, yönetici, akrabalar), kişinin hayatındaki davranışları değiştirmek için bir çaba sarfeder. Kişi pasif bir uyumdan aktif bir kişisel bağlılığa kadar giden süreçte yer alırlar.
3.1.6 Nedensellik Yönelimi Kuramı
Nedensellik yönelimi kuramı, birey tarafından belirlenmiş davranışlara yönelirken, kendi çevrelerinden aldığı desteğe odaklanır. Kişiler öz-belirleyici davranışlar sergilerken öncelikle kendilerinin ihtiyaçlarını karşılamaya ardından da amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları için karşılarına çıkan yeni durumlarda ihtiyaçları ve amaçları doğrultusunda seçimler yaparak öz-belirleyici davranışlarını düzenlerler.
Kişiler kendi deneyim ve bilgileriyle çevrelerinden aldıkları bilgiyi amaçları ve ihtiyaçları arasında köprü olarak kullanarak yeni yolları seçip davranışı seçmektedirler. Bireyler davranışlarından dolayı çevrelerinden ödül alabilir veya davranışı dolayısıyla sınırlandırmayla karşı karşıya kalabilirler. Bireyler ödüllendirmeler ve sınırlandırmalar ışığında ihtiyaçlarına yönelik bir seçim yaptığı varsayılarak amaçlarına göre hareket ettiği söylenebilir.
Nedensellik yönelimi kuramında özerklik yönelimi, kontrol yönelimi ve kişisel olmayan yönelim kavramlarından bahsetmek gerekir. Kişiler kuramda bahsi geçen üç yönelimi barındırırken yönelimlerin kişi içerisindeki gücü, psikolojik ve davranışsal olarak farklılık gösterir.
Spor ve egzersiz ortamlarında yapılan çalışmalar özerklik yönelimi ile egzersize katılım arasında pozitif ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin kilo vermek amacıyla egzersiz programına katılan bir grup üzerinde yapılan çalışmada yüksek düzeyde özerklik yönelimi ile programa katılan bireylerin tamamen içselleştirilmiş nedenlerden ötürü egzersizde devamlılıkları iki sene kadar sürdüğü gözlenmiştir. (Ersöz, 2011 s. 57)
3.1.7 Temel İhtiyaçlar Kuramı
İnsanlar kalıtımsal olarak kendi sosyal çevrelerini oluşturmaya yatkındırlar. Bu yatkınlık da temel psikolojik ihtiyaçlara sahip olması sonucunu doğurur. İnsanlar özerklik, yeterlilik ve ilişkili olmak üzere üç temel psikolojik ihtiyaçlara sahiptir. Bu ihtiyaçlar ışığında insanlar yaşamlarını, sosyal çevrelerini organize ederler.
Özerklik; literatürde özgürlük, bağımsızlık ve kontrol kavramları ile bazen eş anlamlı bazen de birlikte kullanılan kavram, kişinin birbirine zıt iki durum/eğilim arasında seçim yapabildiği, dışsal kontrolden bağımsızlığını tanımlayan kavramdır.
Yeterlilik; bir işi yapmak için gerekli olan bilgiye, fiziksel ve psikolojik güce, becerilere sahip olmak ve işi yapabileceğine karşı olan inancının olmasıdır. Kişi yaptığı işin sonucunda istenilen sonuçlara ulaşabilir ve işin gerektirdiği görevleri yerine getirebilir.
İlişkili olma; Bireylerin başka kişilerle ilişkiler kurma ihtiyacından dolayı içinde bulunduğu sosyal çevreye ait olma duygusunu yaşamalarıdır.
İnsanların bu ihtiyaçları karşılandığında önceden belirledikleri davranışları yerine getirebilirler. Bu sayede kişiler egzersiz davranışına uyum sağlayabilirler. Kişiler temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarında ise öz-belirlenmiş davranışları yapmakta ve sürdürmekte zorlanırlar. Egzersiz davranışına uyum sağlayamaması ile sonuçlanır.
3.1.8 Hedefi Gerçekleştirme Kuramı
Nicholls tarafından ortaya atılan kuram, başarı ortamlarında iki başarı hedefinden bahsetmiştir. Bu başarı hedefleri ego katılım ve görev katılım olarak isimlendirilmiştir. Görev ve ego olarak isimlendirilen bu iki hedef, bireylerin yetenek düzeylerini kişisel olarak yargılama şekli ile ilgili olup görev katılımlı olan kişi becerilerini geliştirmeye, yeni beceriler öğrenmeye ve görevde ustalığını geliştirmeye odaklanır. Ego katılımıda; kişi üstün yeteneği kanıtlamak üzerine yoğun çaba sarfetmektedir.
Spor ve beden eğitimi alanında görev yönelimi üzerine yapılan çalışmalar neticesinde görev yönelimi ile içsel güdülenme arasında pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur. Ego yönelimi ile güdülenme arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar ise tutarlı sonuçlar elde edememişlerdir. Ego yönelimi görev yönelimine göre daha az güdülenmek ile ilgiliyken araştırmacılar ego yönelimin görev yönelimiyle birleştiğinde yüksek düzeyde güdülenmeye neden olacağını ileri sürmüşlerdir (Ersöz, 2011, s. 42)
3.1.9 Algılanan Yeterlilik Kuramı
Kişi bir davranışı sergilerken, o davranışı sergilemek konusunda ne kadar yeterli olduğu konusunda sahip olduğu algı davranışı etkilemektedir. Kişinin sahip olduğu özgüven ve öz yeterlilik algısı başarı sürecini etkilemektedir. Kişilerin davranışlarını sergilemeye başladıktan sonraki yaşadıkları olumlu ve olumsuz durumlar algılanan yeterliliği etkileyecektir. Örneğin bir kişi egzersiz yaparken üst üste olumsuz durumlarla karşılaşırsa negatif yeterlilik duygulamı artacaktır ve egzersize karşı olumsuz bir öz yeterlilik algısı oluşacaktır.
3.1.10 Öz Belirleme Kuramı
Kuram, öz-belirleme kavramı üzerine kurulu olup, öz belirleme davranışın dışsal etmenlerden daha çok bireyin kendi inançları ve değer yargılarıyla belirlenmesi ve kararlarını kendisi vermesi olarak tanımlanır.
Egzersiz psikolojisi alanında da fiziksel aktivite ortamlarında güdülenmeye dair çeşitli meseleleri anlamakta bu kavram faydalı olan teorik bakış açılarından 46 birisidir. Öz-belirleme kavramı sadece davranışı düzenleyen güdülenmenin niteliğini açıklamakla kalmaz aynı zamanda insanların çeşitli fiziksel aktivitelerde güdüsel gelişimlerini kolaylaştıran süreçlere de ışık tutar. (Ersöz, 2011 s.45-46)
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Arseven, Ayla. (2016). Öz Yeterlilik: Bir Kavram Analizi. Journal of Turkish Studies. 11. 63-63. 10.7827/TurkishStudies.10001.
- Aslan S. (2017), FUTBOLCULARIN GENEL ÖZ YETERLİK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ, İnönü Üniversitesi, Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, 2017,4(1),28-37
- Ersöz, G. (2011), Egzersize Katılım Güdüsü, Sürekli Optimal Performans Duygu Durumu Ve Sosyal Fizik Kaygı Düzeyenin Egzersiz Davranış Basamağına Ve Fiziksel Aktivite Düzeyene Göre İrdelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi
- Gözüm S , Bağ B . Etkin Sağlık Eğitiminde Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramlarının Kullanımı. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi.
- Gözüm, S., Çapık, C. (2014), Sağlık Davranışlarının Geliştirilmesinde Bir Rehber: Sağlık İnanç Modeli, Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Elektronik Dergisi, 230-237
- Gümüş Y., Kitiş, Y. (2015), Egzersiz Davranış Değişimi Ölçeklerinin Geçerlik ve Güvenirliği, Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi (2015) 1–19
- Miçooğullari, Bülent & Cengiz, Cevdet & Aşçi, F & Kirazci, Sadettin. (2011). Genç Yetişkin Bireylerin Egzersiz Öz Yeterlik ve Egzersize Bakış Açılarının Cinsiyet ve Egzersiz Davranışı Değişim Basamaklarına Göre İncelenmesi Examinations of Young Adults’ Exercise Self-Efficacy and Decisional Balance With Regard To Gender and Exercise Stage of Change. Hacettepe Journal of Sport Sciences. 2010. 154-163.