Çocukluk çağı kaygı bozukluğu, çocukluk döneminde mükemmeliyetçilik, ümitsizlik, sorunları çözümsüz olarak algılama, yetersizlik gibi bilişsel bozulmalardan dolayı ortaya çıkan bir psikiyatrik hastalıktır. Çocukluk döneminde, fizyolojik, duygusal, bilişsel ve davranışsal etkinliklerden dolayı ortaya çıkan kaygı bozuklukları, çocukların işlevselliğine oldukça ket vurmaktadır. Çocuk, yaşamının temellerini attığı kritik dönemlerde, akademik veya mesleki becerileri edinebilmesi için çaba sarf etmesi gereken dönemde kaygı bozukluğu ile baş etmeye çalıştığında ciddi sıkıntılar ile karşılaşabilmektedir. Gerek akademik başarı veya mesleki becerilerin kazanılmasında oluşan aksaklıklar gerek, çocukluk döneminde psikiyatrik patolojilerin yeterince anlaşılamaması yaşayacağı sıkıntılardan bazılarıdır.
Çocukluk çağında, kaygı bozuklukları en yaygın olarak görülen psikiyatrik hastalıklardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşam boyu yaygınlık değeri %2,00 ile %2,50 arasında değiştiği saptanmıştır. Çocukluk çağında kaygı bozukluklarının başlangıç yaşı 11 olarak saptanmakla birlikte, en yaygın eş tanı depresyondur. Çocukluk çağında kaygı bozukluğu tanısı alan çocuklar, tanı almamış kişilere kıyasla 8 kat daha fazla depresyon tanısı almıştır (Gedik, Gökkaya ve Sütçü, 2017).
Çocukluk çağı kaygı bozukluklaları tedavisinde, BDT’nin etkililiği 1998 yılında Barret tarafından incelenmiştir. Tok ve arkadaşları (2016) tarafından çocukluk dönemi kaygı bozuklukları ile ilgili bir araştırma yapılmıştır. Araştırmaya katılan 46 katılımcı, bilişsel davranışçı terapi, ilaç tedavisi ve her ikisini de içeren tedavi yöntemleri uygulanarak üç gruba bölünmüştür. Yapılan araştırmada her üç durumda da kaygı düzeyi anlamlı olarak azaldığı tespit edilse de yalnızca bilişsel davranışçı terapi ile tedavi seçeneği diğer iki seçeneğe oranla anlamlı üstünlük sağladığı bulunmuştur (Tok, Arkar ve Bildik, 2016).
Türkiye’de çocukluk çağı kaygı bozukluklarına yönelik olarak en yaygın kullanılan program, 8-14 yaş arası çocuklara uygulanabilen, “Korku Avcısı” programıdır. Program, 2009 yılında Sorias ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. Bu programı geliştiren araştırmacılar, ebeveynlerin de terapi sürecine katılmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Bazı araştırmalar, bu programı kullanmanın yanı sıra araştırmalarını çocuk odaklı bir sistem ile yapılandırmaktadırlar. Gedik ve arkadaşları tarafından bu program kullanılarak ve çocuk temelli yapılandırılan, 2017 yılına ait araştırmada, bilişsel davranışçı terapi yöntemi kullanıldığında; ayrılık kaygısı, sosyal kaygı ve sürekli kaygı alanlarında katılımcıların kaygı düzeyleri anlamlı düzeyde azalmıştır (Gedik, Gökkaya ve Sütçü, 2017).
“Kaygı bozukluğu olan çocuklarda BDT uygulamalarının temel bileşenlerinden biri; kaygı yaratan durumla ilgili bilişsel yeniden yapılandırma yapmaktır. Bu, çocuğun içsel konuşmalarını tanımasını ve belirtileriyle arasında bağlantı kurabilmesini sağlar. Kaygı yaratan durumlarda kendini izleme, genellikle çocuğun uygun olmayan bilişlerini tanımasına yardımcı olmak için kullanılır. Yönlendirilmiş keşif ve doğrudan sorularla inancın doğruluğu sorgulanır.” (Karakaya ve ark. 2013).