Bağımlı Kişilik Bozukluğu, duygusal ve fiziksel ihtiyaçları temin edebilmek amacı ile başkalarına aşırı bağımlılık geliştirildiği, yoğun korku ve kaygıyı içinde barındıran bir kişilik bozukluğudur. Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler duygusal olarak başkalarına bağımlıdırlar ve başkalarını memnun etmek için büyük çaba sarf ederler.
Bu bozukluğa sahip kişiler genellikle muhtaç, pasif ve yapışkan davranışlar sergilerler ve ayrılma korkusu yaşarlar. Semptomlar genellikle erken yetişkinlik döneminde başlar ve ilişkiler sona erdiğinde aşırı pasiflik, çöküntü hissi, çaresizlik, sorumluluklardan kaçınma ve şiddetli itaat gibi bir dizi davranışı içerebilir.
Kişilik bozuklukları, uzun süreli, yaygın düşünme, algılama, tepki verme ve ilişki kurma kalıplarıdır ve bu durum bireyde önemli sıkıntılara ve işlevsellik sorunlarına yol açar. Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, başkalarının kendileriyle ilgilenmesini isterler ve kendi bakımları konusunda aşırı endişe duyarlar. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için bağımsızlık ve kişisel çıkarlardan vazgeçmeye hazırdırlar. Böylelikle, itaat etme eğilimi içerisinde olurlar ve diğer insanlara aşırı bağımlı hale gelirler.
Bu bozukluk kadınlarda daha sık teşhis edilirken, bazı araştırmalar erkekleri ve kadınları eşit şekilde etkileyebileceğini göstermektedir.
İçindekiler
Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
Bağımlı Kişilik Bozukluğu, karar verme konusunda aşırı bağımlı olan bireyleri etkiler. Bu kişiler, sürekli olarak diğer insanlardan onay almak ihtiyacı duyarlar ve kendi başlarına karar verme yetisine sahip değillerdir. Özgüven eksikliği nedeniyle, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, başkalarının ihtiyaçlarını ve görüşlerini kendi ihtiyaçlarından ve görüşlerinden üstün tutma eğilimindedirler.
Örneğin, birisi bir restoranda yemek siparişi vermek zorunda olduğunda, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir birey bu kararı tek başına vermek yerine diğer insanlardan sürekli onay almak ister. Yemek tercihini başkasının belirlemesi veya başkasının seçeneklerini takip etmesi daha olasıdır, çünkü kendi kararına güvenemez. Ayrılık korkusu yaşarlar ve yalnız kalmaktan rahatsızlık duyarlar. Tek başlarına kaldıklarında, diğer insanlara olan aşırı bağımlılıkları nedeniyle tecrit ve yalnızlık duyguları deneyimlerler.
Örneğin, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir birey, arkadaşlarıyla sürekli olarak birlikte olma ihtiyacı duyabilir ve yalnız kaldığında anksiyete hissedebilir. Bu nedenle, sürekli olarak başkalarının etrafında olmak için büyük çaba sarf eder ve yalnız kalma korkusuyla başa çıkmaya çalışır.
Genel olarak, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan insanlar karamsar bir bakış açısına sahiptirler ve olumsuz senaryoları beklerler. Olumsuz sonuçların gerçekleşeceğine inanırlar ve genellikle en kötüsünü beklerler.
Örneğin, bir iş görüşmesine giren bir Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan birey, kendine güven eksikliği nedeniyle başarısız olacağına ve reddedileceğine inanabilir. Bu negatif inançlar, iş görüşmesine girmekten kaçınma veya kendini düşük performansa sokma gibi pasif davranışlara yol açabilir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler genellikle içe dönük bir yapıya sahiptirler ve eleştiriye veya reddedilmeye karşı daha hassastırlar. Bu nedenle, başkalarının beğenisini kazanma ve reddedilmeme garantisi altında olma çabası içinde olabilirler.
Örneğin, bir Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir birey, eleştirildiğinde kendini savunmaya çalışmak yerine, eleştiriyi kabul etme eğilimindedir ve eleştiriye aşırı tepki verebilir. Aynı şekilde, bir ilişkide reddedilmekten korktuğu için sürekli olarak başkalarının ihtiyaçlarını öncelikli tutabilir ve kendi ihtiyaçlarını ihmal edebilir.
Genel Olarak Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, başkalarıyla aynı fikirde olmadıklarını ifade etmekte zorlanırlar çünkü destek veya onay kaybetmekten korkarlar. Bu nedenle, doğru bildikleri bir şeyi bile kabul etmek konusunda tereddüt edebilirler.
Örneğin, bir toplantıda Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir kişi, diğerlerinden farklı bir görüşe sahip olsa bile sessiz kalabilir ve kendini ifade etmekten kaçınabilir. Çünkü başkalarının desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmaktan endişe duyar.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, bakım ve destek almak için büyük çaba sarf ederler. Bu bağlamda, hoş olmayan görevleri üstlenebilir, mantıksız talepleri yerine getirebilir ve hatta fiziksel, cinsel veya duygusal istismarı kabullenme eğiliminde olabilirler.
Örneğin, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan biri, bir ilişkide partnerinden sürekli olarak aşırı bağımlılık taleplerinde bulunabilir ve kendi sınırlarını ihmal edebilir. Ayrıca, yalnız kalmaktan rahatsızlık duydukları için, kendilerini yalnız hissetmekten kaçınmak için uygunsuz ilişkilerde kalmaya devam edebilirler.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, kendilerine olan güvenlerini zayıflatan bir eğilime sahiptirler ve kendi yeteneklerini küçümseme eğilimindedirler. Herhangi bir eleştiriyi veya onaylanmamayı, kişisel eksikliklerinin bir kanıtı olarak algılayarak özgüvenlerini daha da sarsabilirler.
Örneğin, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir kişi, bir projede alınan eleştirileri kendini aşağılama ve başarısızlık olarak yorumlayabilir. Bu nedenle, kendine olan güvenini kaybetme korkusuyla gelecekteki projelerden kaçınma eğiliminde olabilir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bireyler, bağımsız olarak yeni bir göreve başlamakta ve sorumluluk almayı gerektiren görevlerde çalışmada zorluk yaşarlar. Kendilerini yetersiz hissederler ve sürekli olarak başkalarının yardımına ve güvencesine ihtiyaç duyan bir imaj sergilerler.
Örneğin, Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan bir kişi, yeni bir işe başladığında sürekli olarak başkalarından talimat almak ve yönlendirilmek ister. Kendi başına karar verme veya sorumluluk alma konusunda güvensizlik duyar ve genellikle kendisini başkalarına bağımlı hale getirir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu ile İlgili Risk Faktörleri
Bağımlı kişilik bozukluğu, aile içi ilişkiler ve çocuklukta yaşanan travmatik deneyimler gibi faktörlerden kaynaklanabilir. Özellikle birincil bakıcı tarafından sürekli olarak kişinin yetersiz olduğuna ve kendi kendine yetemeyeceğine inandırıldığı tekrarlayan konuşmalar, öz yeterlilik duygusunun gelişimini engelleyebilir.
Örneğin, bir çocuğa sürekli olarak “Sen başaramazsın” veya “Sen yetersizsin” gibi mesajlar iletilmesi, bağımlı kişilik bozukluğuna zemin hazırlayabilir. Benzer şekilde, otoriter, baskıcı veya aşırı korumacı bir ebeveynlik tarzı da çocuğun içine kapanmasına ve kendi yeteneklerine olan güvenini yitirmesine neden olabilir.
Ayrıca, çocuklukta büyük ölçekte bir hastalık geçirmek gibi yaşamı tehdit eden deneyimler de bağımlı kişilik bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir. Bu tür bir travma, kişinin güvende kalmanın tek yolunun başkalarına güvenmek olduğuna inanmasına neden olabilir.
İstismarcı, toksik veya sağlıksız ilişkilerin geçmişinde bulunan bireylerde bağımlı kişilik bozukluğu görülme olasılığı daha yüksektir. Araştırmalar, bu tür ilişkilerde fiziksel istismar ve aldatmanın var olduğu durumlarda bağımlı kişilik bozukluğunun daha yaygın olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, bağımlı kişilik bozukluğu veya başka bir kaygı bozukluğu geçmişi olan bir aile üyesine sahip olmak da bağımlı kişilik bozukluğu geliştirme riskini artırabilir.
Kültürel veya dini yaklaşımlarda otoriteye aşırı güvenme veya itaat etme vurgusu, bağımlı kişilik bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir. Örneğin, bir toplumda otorite figürlerine mutlak itaat etme beklentisi olan bir kültürde yetişmek, bağımlı kişilik özelliklerinin ortaya çıkmasına yol açabilir.